14 Nisan 2010 Çarşamba

ınto the wild.

bugün değer verdiğim nesneler hakkına bişiler sölemek geldi içimden ve yazıyorum işte.....
yakın olduğum insanlar bilir gerçekten kullandıkça bende değer kazandığına inandığım bişilerim vardır:gökçeada kahvesi,asuman;kadehlerim,misli rose,siyah mumlarım,kahve fincanlarım,nikonatım,ve bunu gibi bi kaç şey daha....bazı şarkılar falan filan......yaklaşık 6 ay önce bunların arasına öle bişiy kattım ki inanın ilk özel olduğunu hissettiğim gün kendimiçok uzak biyerlerde buldum.hiçbirine ihanet etmek istemem bu eşyalarımın.hepsinin güzel durduğu yerler var.ama bu apayrı bişi.bi film.....bi film olmanın ötesinde bambaşka bişi.....
into the wild......
binlerce film izlemiş bi insan olarak şunu çok rahat söleyebilirim.hayatımda konsept olarak gördüğümün en iyisi.gerçek bi hikaye olması sanırım daha çok anlam katıyor filme ama gerçekten hayatımda arayıp bulamadığım bambaşka şeyi anlatan bi film olduğuna inanıyorum.kafama estiği anda binip gitmek benm en çok yaptığım şeylerden biri herkesin bildiği üzere...ama bu film kafana esip çekip gitmeyi anlatmıyor hiçbi şekilde.barındırdığı anlamlar çok farklı.....
filmi izlediğim gün tamamını izlemeye dayanamadım ve eşyalarımı toplıyıp gitme ihtiyacı hissettim.uzaklara,ordan dahada uzağa.....ama christopher kadar cesaretli değildim hayata karşı ve geri döndüm.hayallerim bu yüzden hayal olarak kalmaya devam ediyor.........
bu yazıyı buraya yazmamdaki amaç gerçekten içten bi teşekkür etmek.....
içimizde yaşadıklarımızı benzer bulduğum ve sonuna kadar istediğini yapan,sonu alaskada yanlış bi otu yiyerek te olsa ölüme bence korkusuzca giden christopher mccandless....
önünde saygıyla eğiliyorum......
pratyaskha
14april'10